2 Nisan 2008 Çarşamba

"Perfume - The Story Of A Murderer" Üstüne...





Dikkat!!! İzlemeyenler İçin SPOİLER


Patrick Süskind’in romanından Tom Tykwer’ın sinemaya uyarladığı bir film Perfume: The Story of a Murderer…
Romandaki anlatım ve tasvirlerden dolayı Kubrick üstat bile bu roman için “Sinemaya Çevirilemez” demiş.

Ancak Tom Tykwer kendini işine vermiş ve muazzam bir eser ortaya çıkarmış.
Sinemaya uyarlanması bu kadar zor imgeleri ve uyarlanması bu kadar zor bir romanı sinemaya başarılı bir şekilde yansıtmış Tom Tykwer.
Oyuncu seçimi çok başarılı. Zaten filmde oyuncuların performansı gayet iyi.

Ayrıca Grenouille canlandıran oyuncu fazla konuşmasa bile vücut hareketleri ve mimikleri ile adeta konuşuyordu film boyunca.

Grenouille pislik içinde büyüyen ve annesinin ölüme terk ettiği bir bebek olarak dünyaya geliyor.
Ama bu bebeğin ağlaması ile etraftaki kalabalığın dikkatini çekiyor ve bunun üzerine annesi bebeği ölüme terk ettiği için ölümle cezalandırılıyor.



Grenouille ise doğuştan gelen muazzam bir yeteneği var; her türlü kokuya karşı diğer insanlar hatta hayvanlara göre inanılmaz hassas.

Grenouille zorlu bir hayat geçirdikten sonra fark ettiği bir gerçek yüzüne tokat gibi çarpıyor adeta.
Kendi kokusunun olmadığının farkına varıyor ve bu yüzden kendini bir hiç olarak görüyor.
İnsanların onu asla fark etmediğini düşünüyor.

Giuseppe Baldini'in yanına kalfa olarak işe başlamadan önce aptal bir insan olarak zihnimize yerleşen Grenouille'in aslında o kadar aptal olmadığını görüyoruz.
Nitekim yaptığı onca eşssiz parfümlerden sonra Giuseppe Baldini'dan ona ait tüm sırları kendisine öğretmesini istiyor.

Grenouille bu sırlarıf öğrendikten sonra mükemmel kokuyu yaratmak için 13 kadını öldürüyor.
İzlerken Grenouille’yı haksız bulup vahşi nitelendirmesi yaparken o bizi büyüleyen sonu gördükten sonra tüm bu düşünceleriniz adeta siliniyor.
Grenouille bu cinayetler sonunda mükemmel kokusuna ulaşmış oluyordu.
“Amaca giden her yol mübahtır” sözü akla geliyor ve ister istemez Grenouille yaptığı caniliği unutuyorsunuz.



Filmin kurgusu ve senaryo çok güzel. Mesela en başında kir, pas ve köhne bir ortamda başlarken ve insan ister istemez tiksinirken filmin sonunda aksi bir sahne ile devam edip sizi derinden etkileyebiliyor.

Özellikle atmosfer sizi tam onikiden vuruyor.
Hayatın zorluğu, kirli ve köhne mekanlar, kıyafetler bütünü ile zamanı yansıtıyor size.
Gerçek dünyadan kopup 1700’lü yıllara yolculuk ediyorsunuz adeta.
Birde buna kaliteli müzikler eklenince film doyumsuz bir hal alıyor.

Filmin sonundaki o kilit sahnede adeta büyüleniyorsunuz.
Suratınızda bir tebessüm, gülümseme ve müthiş bir haz ile sahneyi izliyorsunuz sindire sindire ve sizi öyle bir sarıyor ki izlerken sanki o kokuyu duyacak gibi oluyorsunuz. 
Açıkçası uzun zamandan sonra ilk defa bir film beni bu kadar etkiledi.


detays 13/08/2007

Hiç yorum yok: