8 Nisan 2009 Çarşamba
Adam Sandler seks komedisi yazarsa!
Güzel oyuncu Christina Ricci, Adam Sandler'ın yazdığı ilginç seks komedisine katıldı...
Adam Sandler yazdı, Tom Brady yönetiyor. Filmde küçük bir kasabada yaşayan içe dönük bir genç ailesinin 70'li yıllarda pornografik filmlerde rol aldığını ve döneminde oldukça ünlendiğini keşfediyor.
Bu gerçeği öğrendikten sonra kasabasını terk eden genç Hollywood'a gidiyor ve bir şekilde ailesinin geçtiği yollardan geçiyor ve bir anda kendisini yetişkin filmleri sektöründe buluyor. Born to Be a Star'a ilk katılan isim Christina Ricci oldu, ana karakterin kız arkadaşını canlandırması bekleniyor.
Son dönemde seks filmleri daha sık Hollywood filmlerine malzeme olmaya başladı. Fakat bunun bir komedi filmi olduğunu ve Adam Sandler tarafından yazıldığını hatırlatalım.
http://www.sinemakeyfi.com/news.php?id=1409
'Yılmaz Güney benzetmesi bir tuzak'
Mahsun Kırmızıgül, kendisine yöneltilen 'Türk Sineması'nın yeni Yılmaz Güney'i' benzetmelerine çok kızdığını söyledi...
Gişe rekorları kıran 'Beyaz Melek' filminin ardından ikinci projesi 'Güneşi Gördüm' ile de büyük ilgi toplayan yönetmen- şarkıcı Mahsun Kırmızıgül, kendisinin Yılmaz Güney'in tahtına aday olduğu yönündeki söylemlere çok kızdığını belirterek, şunları söyledi:
Kuşku duyuyorum
"Bunlar benim dışımda gelişen olaylar. Yılmaz Güney, gerçekten bir döneme damgasını vurmuş, tabuları yıkan bir yönetmen. Onun yaşadığı çağ çok farklı, bizim yaşadığımız çağ çok farklı... Saygı duyuyorum, çok sevdiğim bir yönetmen." Cinemania programına konuk olan Kırmızıgül, şöyle devam etti: "Bu benzetmeleri çok tehlikeli buluyorum. Bir tuzak gibi görüyorum aslında. Ben öyle bir şeyin iddiasında değilim. Hiçbir zaman da benzetmedim kendimi ama çok seviyorum, o başka bir şey." Yılmaz Güney gibi sosyal konulara değinmesi nedeniyle bir benzetme olabileceğine dikkat çeken Mahsun Kırmızıgül, "Onun dışında ben çok büyük bir benzerlik görmüyorum. Bu sinemada herkes, kendi sinemasını yaratır diye düşünüyorum" diye konuştu.
Kendi rekorunu kırdı
Mahsun Kırmızıgül'ün yönettiği 'Güneşi Gördüm' filmi, 24 günde 2 milyon 150 bin kişiye ulaştı. Yönetmenin ilk filmi 'Beyaz Melek' ise 24 haftada 2 milyon 60 bin kişi tarafından izlenmişti.
http://www.sinemakeyfi.com/news.php?id=1413
Sahiden anlamadık!
Issız Adam filminin olay yaratan ve çok sevilen şarkısı "Anlamazdın" bile çalıntı çakma çıktı, daha ne diyelim...
Çağan Irmak'ın son filmi Issız Adam milyonlarca kişi tarafından izlendi ve büyük bir ekonomi yarattı. Filmin çekildiği restoran ve barlar dolarken film müziklerine olan talep de arttı. Issız Adam'ın müziklerinden oluşan CD satışları 100 bini geçerken Ayla Dikmen, Nil Burak, Semiramis Pekkan ve Hümeyra gibi sanatçıların 45'lik plakları da sahaflarda kalmadı.
OYSA NE ÇOK SEVMİŞTİK
Çağan Irmak'ın 'Issız Adam' filmi sayesinde tekrar hatırlanan Ayla Dikmen'in filmin finalinde çalan eşsiz şarkısı ANLAMAZDIN eskileri geçmişe götürürken, yeni nesilide 70'lerin dünyasına götürdü. Aşıkların vazgeçilmez şarkısı haline gelen, Issız Adam filminin son sahnesinde dinleyip hüngür hüngür ağladığımız o şarkı da aranjman çıktı. Leo Dan'ın seslendirdiği Una Calle Nos Separa adlı şarkının Türkçe sözlerini Fikret Şenes yazdı. Oysa ne çok sevmiştik. Şimdi aşklarımız bu aranjmanla gölgelendi... Şimdi insanın aklına HERŞEYİMİZ Mİ ÇALINTI olmalı diye gelmiyor değil..
http://www.sinemakeyfi.com/news.php?id=1417
Devam filmlerinin babası seçildi: Baba 2
Tüm zamanların en iyi devam filmi, Brando’nun başrol oynadığı, Coppola imzalı Baba II seçildi...
Her filmin devamı merakla beklenir. Bu yaza damgasını vuracak yapımların da devam filmleri olacağı konusunda tartışmalar sürerken, Times Online internet sitesi ilkini gölgede bırakmayı başaran devam filmlerini seçti. Listede yok yok, ancak elbette öne çıkan filmler var. İlk sırayı Baba 2 / Godfather 2 alırken, Terminator 2: Judgement Day, Aliens ve Before Sunset gibi filmler de hemen kendilerini belli ediyor.
1- Baba 2
Yalnızca en iyi devam filmlerinden biri olarak değil, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen Baba 2, tartışmasız bir Francis Ford Coppola harikası. İlk filmin yarısı Marlon Brando’nun canlandırdığı Vito Carleone’nin ailesini korumak uğruna suç ve suçlularla dolu hayatta kalma mücadelesini izleyiciye sunarken, diğer yarısı da oğlu Michael’ın ailesini birarada tutmaya çalışmasını anlatmıştı. Altı Oscar kazanmış devam filmi ise mafya filmlerini adeta yeniden şekillendiriyor ve izlenmediği takdirde seyirciye çok şey kaybettireceğini hatırlatıyor.
2- Mad Max 2
Sinemaseverlerinin kalbinde kendine ayrı bir yer edinen Mad Max 2, ilkinin de önüne geçmeyi başarıyor. İlk filmde ailesini kaybeden Max, bu filmde çetelerin baskısı altında yaşamaya çalışan bir grup insanın yanında yer alıyor ve onları koruyor. Sinema tarihinin en unutulmaz sahnelerinden bazılarını barındıran 1981 yapımı film, Mel Gibson’ın da hayran kitlesini çoğalttığı yapım olarak hafızalara kazınmıştı.
3- The Dark Knight
Batman Begins’in Batman filmlerine farklı bir bakış açısı getirdiği ve yarasa adamı da alıştığımızın aksine daha insani bir yönden görmemizi sağladığı düşünülürse, The Dark Knight da bir devam filmi sayılır. Hem de ne devam filmi! Kara Şövalye’nin eksiklikleri, kahramanlığı, yüreği ve ona dair daha pek çok şeyi bulmanın mümkün olduğu film, 2008’in en fazla gişe hasılatı yapan yapımlarından biri olmuştu. Heath Ledger’ın yarattığı yeni Joker portresi ise filmin diğer hiçbir Batman filmine benzememesini ve unutulmazlar arasında yerini almasını sağlıyor.
http://www.sinemakeyfi.com/news.php?id=1418
Agrado Ankara’ya geliyor!
“İspanya’nın haşarı kızı” olarak da tanınan, Almodovar’ın ‘Annem Hakkında Her Şey’ filmindeki Agrado rolüyle uluslararası bir üne kavuşan Antonia San Juan, Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali’nin konuğu olarak Ankara’ya geliyor.
San Juan’ın yönetmenliğini yaptığı üç
Tiyatroyla başlayan oyunculuk
1961 yılında Kanarya adalarında dünyaya gelen San Juan, 19 yaşındayken Madrid’e yerleşti. İspanyol Filolojisi tiyatro topluluğuyla başladığı sahne hayatını iki sene sonra, tek başına yazıp oynadığı oyunlarla sürdürdü. Kısa bir süre sonra da kendi tiyatrosunu kurdu ve burada, kabareler ve komediler dışında Luis Miguel Segui başta olmak üzere pek çok önemli İspanyol oyuncunun rol aldığı bir ya da iki kişilik oyuncular sahneye koydu.
‘Analarının Oğulları’, ‘Diğer Kadınlar’, ‘Yazar Kadınlar, Erkekler’ ve ‘Bir Kadın’ gibi çok tanınan oyunlarıyla sadece bütün İspanya’yı etkilemekle kalmadı, İspanyolca konuşan Latin Amerika ülkeleriyle İtalya, Romanya gibi ülkelere de turneler düzenleyerek seyircisini çoğalttı. Küçük kadrolu oyunlarla yetinmeyen sanatçı son olarak 2008’in sonunda perde diyen ve bugün hâlâ kapalı gişe oynayan Henry James’in ‘Bir Boston Evliliği’ adlı oyununu sahneye koydu.
Ruh ikizi Almodovar’la çalıştı
1997’de ‘Pardon Canım Ama Lucas Beni Seviyor’da küçük bir rolle sinemaya başlayan sanatçı, özellikle yönetmen Miguel Albaladejo’nun komedilerindeki oyunculuğuyla dikkat çekti. Uluslararası başarıya ise dördüncü filmi olan ‘Annem Hakkındaki Her Şey’deki (2000) Agrado rolüyle ulaştı. Yaratıcılıkta ve sansasyonda ruh ikizi sayılabilecek Pedro Almodovar’ın ona özel yazdığı repliklerle seyirciyi büyüleyen San Juan, bu rolüyle pek çok ödüle aday gösterildi ve İspanyol Oyuncular Birliği’nin kadın oyuncu ödülünü aldı.
Ardından, Ramón Salazar’ın kült filmi ‘Taşlar’da ilk başrolünü oynayan oyuncu, 2001 yılında ‘V.O.’ adlı kısa filmle kamera arkasına geçti. Goya Ödüllerine aday olduğu bu filmin ardından ‘Te llevas la palma’ (2004) ve ‘La China’ (2005) adlı filmleri yönetti ve pek çok ödül topladı. San Juan, ilk uzun metrajlı filmi olan ‘Tú eliges’in çekimlerini yakın zamanda tamamladı.
“Sinemanın güzellik dışında bir kıstası olmalı”Kadın oyuncuların işinin zor olduğunu, eğer bir Meryl Streep değilseniz bir kadın olarak 40 yıla yayılan bir kariyere sahip olmanın neredeyse imkansız olduğunu söyleyen San Juan, modellerin sinema oyunculuğu yapmasına karşı olduğunu ve sinemanın güzellik dışında bir kıstası olması gerektiğini söylüyor.
7-14 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek 12. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde dört filmiyle yer alacak olan Antonia San Juan, Pedro Almodovar’ın meşhur filmi ‘Annem Hakkında Her Şey’ filminin gösterimin ardından ise seyirciyle buluşacak.
Festival seyircisi ayrıca, San Juan’ın ‘V.O.’ ve ‘La China’ filmlerinin yanı sıra çekimlerini yeni tamamladığı ilk uzun filmi ‘Tu Eliges’i de Türkiye’de ilk kez izleme şansı bulacaklar.
John Malkovich İstanbul Film Festivali'ne konuk oluyor!
Usta oyuncu John Malkovich,Akbank sponsorluğunda gerçekleşen 28. Uluslararası İstanbul film Festivali'nin konuğu olarak İstanbul'a geliyor. Malkovich, 10 Nisan Cuma günü saat 13.30'da Emek Sineması'nda "Belalı Düğün" adlı filmin gösteriminden önce izleyicilerin karşısına çıkacak. John Malkovich'e Emek Sineması'nda yapılacak bu özel törende İstanbul Film Festivali'nin "Sinema Onur Ödülü" sunulacak.
John Malkovich ayrıca 10 Nisan Cuma sabahı bir basın toplantısı yaparak basın mensuplarının sorularını yanıtlayacak. Basın Toplantısı'nın saati ve mekânı daha sonra duyurulacak.
John Malkovich'in başrolünde oynadığı Steve Jacobs'ın "Utanç / Disgrace" adlı filmi, Festivalde Altın Lale için yarışacak filmler arasında. Nobel ödüllüyazar J.M. Coetzee'nin romanından beyazperdeye uyarlanan "Utanç", Toronto Film Festivali'nde Eleştirmenler Birliği FIPRESCI Ödülü'nü aldı.Güney Afrikalı biredebiyat profesörünü canlandıran John Malkovich'in performansı ise eleştirmenlerden tam not almıştı. "Utanç", festivalin ikincihaftasında izleyicilerle uluslararası jürinin huzuruna çıkacak.
1953 yılında Amerika'da doğan oyuncu,yapımcı ve yönetmen John Malkovich, 70'ten fazla filmde rol aldı. Üniversitede tiyatro eğitimi gören Malkovich, 1984 yılında "Places in the Heart" ile sinemakariyerine başladı ve Oscar'a aday gösterildi. Aynı yıl başrolde oynadığı savaşfilmi "The Killing Fields" büyük beğeni topladı. "Dangerous Liaisons"daki Vicomte de Valmont rolüyle hafızalara kazınan Malkovich, "In the Line of Fire"daki politik suikastçı rolüyle de Oscar ve Altın Küre ödüllerine aday oldu. Başrolünde oynadığı "Con Air", "The Man in the Iron Mask", "Rounders", "Changeling" gibi filmleriyle kendine bir hayran kitlesi yaratan Malkovich'in en alışılmadık rolü ise kendini oynadığı Spike Jonze filmi "Being John Malkovich" oldu.Başarılı sinema kariyerine devam eden Malkovich tiyatro bağlarını da koparmadı. Aynı zamanda yapımcılık ve yönetmenlik de yapan Malkovich'in yönetmenliğini üstlendiği "Dancers Upstairs" 2002 yılında İstanbul Film Festivali'nde izleyiciyle buluşmuştu.
http://www.sinema.com/makale/1-7610/john-malkovich-istanbul-film-festivali-ne-konuk-oluyor
Lopez'in B Planı
(8 Nisan 2009) Plan B projesi için uzun bir süredir Jennifer Lopez'e eşlik edecek fazla popüler olmayan, adı Lopez'i bastırmayacak, yakışıklı bir erkek oyuncu aranıyordu. Yapımcılar Alex O'Loughlin'de karar kıldılar. Kendisi daha önce The Invisible ve August Rush'da rol almıştı.
Çocuklarıyla ilgilendiği için beyazperdeden uzak duran Jennifer Lopez bir romantik komedi ile dönmeye hazırlanıyor. Plan B'nin son derece güncel bir hikayesi var. Yıllardır yalnızlık çeken ve hayatının aşkını bulamayan bir kadın, anne olmaya karar veriyor ve bekar kadınlara uygun yöntemlerle yapay döllenme yaptırıyor.
Kısa bir süre sonra ise işlemin başarılı olduğunu ve hamile olduğunu anlıyor. Fakat mutlu haberi aldığı gün, aynı zamanda hayatının aşkıyla tanıştığı gün oluyor. Lopez, "babasız" bebeğiyle ilişkisini birlikte götürmek istiyor.
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13416
Al Napolyon!
(8 Nisan 2009) Napolyon’un St.Helena’daki son yıllarına ve bir İngiliz olan Betsy ile ilişkisine ışık tutacak olan ve bir çocuk kitabından uyarlanan Betsy and the Emperor'ın Napolyon'u belli oldu. Al Pacino tarihi karakteri canlandırmak için kamera karşısına geçecek. Projenin yönetmenliğini John Curran üstleniyor.
Usta oyuncu en son Orjinal Cinayet(ler) filminde rol almıştı. Fakat Robert De Niro ile birlikte rol aldığı film izleyicide tam bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Bakalım yıllardır konuşulan Betsy and the Emperor, unutulmaz bir Pacino deneyimi ortaya koymayı başaracak mı?
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13417
7 Nisan 2009 Salı
Cannes ilk defa bir animasyon filmiyle açılıyor!
Disney Pixar’ın yapımı John Lasseter’ın gözetiminde yapımı tamamlanan yeni animasyon filmi “Yukarı Bak - Up” Disney Digital 3DTM formatıyla, 62. Cannes Film Festivali’nin 13 Mayıs 2009 Çarşamba günü gerçekleşecek açılış töreninde gösterilecek film olacak.
“Yukarı Bak - Up”, hayatı boyunca yaşamak istediği macera hayalini gerçekleştirmek için evine binlerce balon bağlayıp Güney Amerika'nın vahşi doğasına doğru yolculuğa çıkan 78 yaşındaki baloncu Carl Fredricksen'ın hikayesinin anlatıldığı yeni bir komedi. Ancak Carl, yolculuğa başladıktan sonra en büyük kabusunu da yanında götürmekte olduğunu fark eder: 8 yaşındaki, fazlasıyla iyimser bir doğa
16 Ekim’de Türkçe dublajlı olarak Türkiye de vizyona girecek olan “Yukarı Bak”, “Sevimli Canavarlar”ın yönetmenliğini yapmış ve Pixar’ın ilk animasyon sinema filmi Oyuncak Hikayesi’nin hikayesi ve karakterlerinin geliştirilmesine katkıda bulunan ve animasyon şefi olarak görev alan Pete Docter tarafından yönetildi. Bir Böceğin Yaşamı filminde storyboard çizeri olarak görev aldı, Oyuncak Hikayesi 2 filminin hikaye taslağının oluşturulmasında çalıştı. Filmin ortak yönetmeni Bob Peterson da Kayıp Balık Nemo filminin senaristi ve yazarlarından.
Cannes Film Festivali, 13 Mayıs Çarşamba gününden, Pazar 24 Mayıs 2009’a kadar devam edecek.
http://www.sinema.com/makale/1-7606/cannes-ilk-defa-bir-animasyon-filmiyle-aciliyor
İstanbul Modern'de Fantastik Günler!
“İpler Kimin Elinde?”
“İpler Kimin Elinde?” başlıklı seçkide, Japon yönetmen Takeshi Kitano’nun “Bebekler”, yönetmen Spike Jonze’un “John Malkovich Olmak”, Ezel Akay’ın “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” Hou Hsiao-Hsien’in “Kırmızı Balonun Yolculuğu” ve Anders Ronnow-Klarlund’un “İpler” adlı filmleri gösterilecek.
Kuklalı Kısalar bölümünde ise Norman McLaren’in "Komşular", Grant Munro’nun “Oyuncaklar” ve Chris Lavis & Maciek Szczerbowski’nin “Tutli-Putli Hanım” adlı filmleri yer alıyor.
Japon yönetmen Takeshi Kitano, adını Japonya’nın geleneksel kukla tiyatrosu Bunraku’dan alan büyüleyici filmi “Bebekler”de, aşkın mantığa üstün geldiği, acı, hüzün ve kalp kırıklıklarıyla dolu, iç içe geçmiş üç öykü anlatıyor.
Yönetmen Spike Jonze ise Charlie Kaufman’ın parlak şaşırtmacalar ve çelişkilerle bezeli dahice senaryosuyla, bir sokak kuklacısının tesadüf eseri John Malkovich’in zihnine açılan bir kapıyı keşfederek 15 dakikalık Malkovich deneyimi yaşamasını aktaran metafizik aşk komedisi “John Malkovich Olmak”i özgün bir mizahla sunuyor.
Yönetmen Ezel Akay da Levent Kazak’ın senaryosunu yazdığı, Haluk Bilginer ile Beyazıt Öztürk’ün oynadığı “Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?” başlıklı filminde, yaşadıkları toplumun siyasal, toplumsal, ekonomik, hukuksal eleştirisini ve yergisini yapan Hacivat ve Karagöz’ü beyazperdeye taşıyor.
Seçkide ayrıca Tayvanlı yönetmen Hou Hsiao-Hsien’in, Paris sokaklarında uçuşan başına buyruk bir balon metaforu çevresinde gelişen “Kırmızı Balonun Yolculuğu”, sonsuza uzanan ipler ve onlara bağlı kuklaların yaşadığı bir efsaneyi yansıtan Anders Ronnow-Klarlund’un “İpler” adlı büyüleyici kukla animasyonunun yanı sıra Kuklalı Kısalar bölümünde ise Norman McLaren’in 1952 yılında Oscar kazanan kısa filmi “Komşular”; Grant Munro’nun bugün de geçerliliğini koruyan “Oyuncaklar” başlıklı stop-motion animasyonu ve Chris Lavis & Maciek Szczerbowski’nin En İyi Kısa Film dalında Oscar’a aday olan “Tutli-Putli Hanım” adlı filmleri gösterime sunulacak.
Bebekler / Dolls, 2002
Yönetmen: Takeshi Kitano
113’, Renkli, Japonca
Bu filmde ipler aşkın elinde! Şiirsel güzelliğiyle izleyiciyi büyülerken, ilginç kurgusuyla bam tellerini elinde tutan, her anıyla aşkı kutsayan bir film... Kelimeleri ve mantığı hiçe sayan kalp kırıklarını ve bu kırıkları tamir etmek uğruna feda edilen hayatları anlatıyor. Acının, hüznün ve melankolinin hüküm sürdüğü büyülü bir evrende iç içe geçen, üç paralel öykü...
İpler / Strings, 2004
Yönetmen: Anders Ronnow-Klarlund
88’, Renkli, İngilizce
Hepimizin bağlı ve bağımlı olduğu yere, gökyüzüne kadar uzanan iplerin ucundaki kuklaların yaşadığı bir evrendeyiz. Hayatın cennetten dünyaya sarkan iplerden aktığı bu dünyada, iki ırk arasında yüzyıllık bir savaş sürmektedir. Kehanete göre, hem kendine hem halkına yabancı bir kahraman, cennetten binlerce ipin kopmasına neden olan ve gökyüzünü ateşe boğan bu amansız savaşa son verecektir. Büyüleyici bir kukla animasyonu, sonsuza uzanan ipler ve onlara bağlı kuklaların yaşadığı bir efsane...
Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? / Who Killed the Shadows?, 2005
Yönetmen: Ezel Akay
110’, Renkli, Türkçe – İngilizce altyazılı
14. Yüzyıl’da geçen hikâyede Karagöz, Moğol vergi memurlarından kaçıp Bursa'ya yerleşmiştir. Cahil ancak zeki, özellikle kızdığında söz ve hareketleriyle çevresindekileri güldüren bir Türkmen göçmenidir. Hacivat ise bir postacıdır. Uyanık, lafazan, sefahat ve eğlenceye düşkün bir fırsatçıdır. Hacivat, Karagöz'ün hasta ineğini satın alınca tanışırlar. İkili, Orhan Gazi’nin kendi adına yaptırdığı camide taş ustası olarak çalışmaya başlar. Ne var ki atışmalarıyla inşaat işçilerini güldürdükleri için işler ağırlaşır. Hacivat ve Karagöz hem inşaatı yavaşlattıkları hem de herkese laf dokundurdukları için Orhan Gazi’nin imzaladığı ölüm fermanları ile hazin sonla tanışacaktır.
Kırmızı Balonun Yolculuğu / Flight of the Red Balloon, 2007
Yönetmen: Hou Hsiao-Hsien
114’, Renkli, Fransızca, Çince
Tayvanlı yönetmenin Batı’da çektiği bu ilk filmi, başına buyruk bir kırmızı balonu takip ediyor. Paris’in sokaklarında dolanan bu balonun amacı, küçük Simon’u bir melek gibi korumaktır. Annesi Suzanne (Juliette Binoche) ise oğluna bakması için sinema öğrencisi Çinli bir kız olan Song’la anlaşır. Balon, bir çocuk fantezisinden çıkarak Paris sokaklarında gezinir ve Suzanne’ın yer aldığı Çin kukla gösterisinde duraklar. Uçuşan bir balon metaforu çevresinde gelişen gayet gerçekçi öyküde, Suzanne Çin kuklalarını yönetirken, Simon da ipsiz balon tarafından yönetiliyordur.
John Malkovich Olmak / Being John Malkovich, 1999
Yönetmen: Spike Jonze
112’, Renkli, İngilizce
Charlie Kaufman’ın parlak şaşırtmacalar ve çelişkilerle bezeli dahice senaryosuyla ilk kez bu filmde tanışıyoruz. Rağbet görmeyen kukla oyunları yazan, mutsuz bir evlilik yürüten sokak kuklacısı Craig (John Cusack), başka bir işe girmek zorunda kalır. Çalıştığı ofiste keşfettiği tünel tüm hayatını değiştirir. Bu geçit, aktör John Malkovich’in beynine gitmektedir. Craig, 15 dakikalık bu Malkovich deneyimini âşık olduğu Max ile birlikte bir iş tezgâhına dönüştürür. Ancak aşk durumu karmaşıklaşınca, kuklacı, yeteneklerini kullanarak Malkovich’i tamamen ele geçirir, kariyerini yönetmeye başlar. Bu metafizik aşk komedisi, ardı arkası kesilmeyen yeni fikirler ve sapkınlık üzerine özgün bir mizah sunuyor.
KUKLALI KISALAR / PUPPET SHORTS:
Komşular / Neighbours, 1952
Yönetmen: Norman McLaren
8’ 6”, Renkli
1952 yılında Oscar kazanan bir kısa film! Aslında kuklaları canlandırmak üzere kullanılan animasyon tekniklerini canlı oyuncular üzerinde uygulayan yönetmen esprili bir mesel anlatmış. Anlatısı bugün bile taze duran bu kısa filmde, bir çiçek uğruna kıyasıya mücadele eden iki komşuyu izliyoruz.
Tutli-Putli Hanım / Madame Tutli-Putli, 2007
Yönetmenler: Chris Lavis & Maciek Szczerbowski
17’, Renkli, İngilizce
“En İyi Kısa Film” Oscar’ına aday olan bu filmde, ana karakterimiz Tutli-Putli Hanım bir dünya eşyasıyla trene biner. Bu acayip gece yolculuğunda kötü ajanlardan sonsuz ışığa doğru uçan kelebeğiyle bir iç yolculuk yapar aynı zamanda. Metafizik göndermeleri, kuvvetli görsel anlatımı ve müzikleriyle öte-dünyada gergin dakikalar izleyiciyi bekliyor.
Yönetmen: Grant Munro
7’ 46”, Renkli
Bu stop-motion animasyon, çocukların Noel’de aldıkları hediye oyuncaklara karanlık bir bakış yöneltiyor. Şirin oyuncakları gösteren kamera kurşun askerlere odaklanınca işler değişiyor: askerlerin mimikleri, silah-top sesleri ve gerçek savaşın cezaları... Şiddeti çekici kılan bu oyuncakları gerçek ve ürkütücü bir savaş sahnesine çeviren kısa film bugün için de geçerliliğini koruyor.
http://www.sinema.com/makale/1-7597/istanbul-modern-de-fantastik-gunler
Akbank Galaları'nı kaçırmayın!
Akbank Galaları bu yılda festivalin en çok ilgi gören bölümü olmaya aday.
İstanbul Film Festivali, sinemaseverleri festivalin ilk haftasında 21.30 seanslarında Emek Sineması’ndaki Akbank Galaları’nda ağırlayacak. Akbank Galaları kapsamında sinemaseverler, kaçırılmayacak 9 filmi vizyona girmeden, herkesten önce izleme ayrıcalığını yaşayacaklar. Bu filmlerden bazıları:
BİR TERÖR FİLMİ: DER BAADER MEINHOF
Uli Edel (2008)
1970'lerde Almanya'yı kasıp kavuran Baader Meinhof çetesine acımasız bir bakış. Hareketli, kan, kurşun ve siyaset dolu çarpıcı bir film. Almanya'nın 2009 Oscar'daki temsilcisi olan film, Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun 1967'de başlayıp 1977'de çetenin ele başlarının hapiste ölü bulunmalarıyla son bulan hikâyesini anlatıyor. »»
Emek Sineması, 5 Nisan Pazar, 21.30
50 ÖLÜ ADAM
Kari Skogland (2008)
İrlanda'da IRA ile İngiliz Gizli Servisi'nin yıllar süren çatışmasına çift taraflı bir ajanın gözünden eşsiz bir bakış. Müthiş bir siyasi aksiyon filmi. "Across the Universe / Seni İstiyorum"da Jude rolüyle çıkış yapan Jim Sturgess, Martin McGartland'ın otobiyografisinden esinlenmiş bu politik gerilim filminde Ben Kingsley'in karşısına çıkıyor.»»
Emek Sineması, 6 Nisan Pazartesi, 21.30
IL DIVO
Paolo Sorrentino (2008)
İtalya'nın siyasi tarihine damgasını vuran benzersiz bir lidere benzersiz bir bakış. Giulio Andreotti'nin mafya ve sanayiyle kurduğu kirli ilişkiler müthiş bir kurgu ve çarpıcı bir siyasi ağ manzarasıyla sunuluyor. 2008 Cannes Jüri Ödülü'nü almış Il Divo, esprileri, Dövüş Kulübü'nü anımsatan kamera kullanımı ve müziğiyle farklı bir film. »»
Emek Sineması, 8 Nisan Çarşamba, 21.30
RICKY
François Ozon (2009)
Fransız sinemasının yaramaz çocuğu Ozon'un bilim kurguyla masal öğelerini bir araya getiren son filmi, alışılmadık, sıra dışı, olağanüstü bir bebeği, Ricky'yi anlatıyor. Ozon, festival için İstanbul'da olacak ve filmini sunacak. Filmi herkesten önce izleme ve yönetmene soru sorma fırsatı bulacağınız bu özel gösterimi kaçırmayın! »»
Emek Sineması, 11 Nisan Cumartesi, 21.30
TAPINMA
Atom Egoyan (2008)
Kanadalı yönetmenin insan doğasını inceleyen çarpıcı son filminin ilham kaynağı öncelikle internet, her zamanki gibi kimlik karmaşası ve 21. yüzyılda terör. Egoyan, 2008 Cannes Kiliseler Birliği Ödülü alan bu son filminde eski defterleri açıp, terör, teknoloji ve korku çağında, acı ve kaybı daha kişisel bir düzeyde irdeliyor. »»
Emek Sineması, 12 Nisan Pazar, 21.30
DÜŞMAN HATTI
Kathryn Bigelow (2008)
Kathryn Bigelow'un kült Point Break ve Strange Days filmlerinden sonra çektiği müthiş bir aksiyon ve savaş filmi, üstelik Irak'taki Amerikan işgalinin gerçek tutanaklarından faydalanarak senaryosu yazılmış. Film 2008 Venedik İnsan Hakları Katolik İletişim Derneği Ödülü ve Genç Sinema Ödülü'nün de sahibi. »»
Emek Sineması, 13 Nisan Pazartesi, 21.30
(Filmlerin festivalin resmi sitesindeki sayfalarını gitmek için üzerlerine tıklayabilirsiniz.)
- Düşman Hattı / The Hurt Locker
- Bir Terör Filmi: Der Baader Meınhof / Der Baader Meınhof Komplex
- Tapınma / Adoration
- Günışığı Temizleme Şirketi / Sunshine Cleaning
- Mamut / Mammoth
- Ricky
- 50 Ölü Adam / Fıfty Dead Men Walking
- IL Divo
- Milk
Festivalle ilgili tüm gelişmeleri, Film Festivali e-gazetesi Festivalist.com'dan takip edebilirsiniz...
http://www.sinema.com/makale/1-7590/akbank-galalari-ni-kacirmayin
Altyazı'nin Nisan sayısında İstanbul Film Festivali şenliği!
Aylık Sinema Dergisi Altyazı'nın 83. sayısının önemli bir bölümü, Nisan ayında bir kez daha sinemaseverler için zamanı durduracak olan İstanbul Film Festivali'ne ayrılmış durumda. Tam 27 sayfalık festival dosyasında, 11 usta yönetmenden 12 başyapıtın gösterileceği 'Asiler, Azizler, Âşıklar' isimli seçkinin danışmanı olan Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Cemal Kafadar'la yapılmış, seçkideki tüm filmlere başka bir gözle bakmamızı sağlayan keyifli bir söyleşi dikkat çekiyor. Dosyada ayrıca, filmler arasında seçim yapmakta zorlananlar için birer kılavuz niteliği taşıyan kısa inceleme yazıları ve ileride adından sıkça söz ettireceğe benzeyen Pablo Larrain, Amat Escalante ve Edwin gibi genç yönetmenlerle yapılmış söyleşiler yer alıyor.
Altyazı'nın Nisan sayısının öne çıkan bir başka bölümünü ise, Pi ve Bir Rüya İçin Ağıt gibi kült filmlerin yönetmeni Darren Aronofsky'nin geçtiğimiz senenin belki de en güçlü yapımlarından birine imza attığı "Şampiyon"u ("The Wrestler") hem Mickey Rourke'un geri dönüş hikâyesi olarak, hem de Hollywood'un içinden bağımsız Amerikan sineması ruhunu canlandıran yeni bir soluk olarak ele alan geniş değerlendirme yazısı oluşturuyor. Derginin Nisan sayısında dikkat çeken diğer filmler ise şöyle: "Zamanın Akışında" (Wim Wenders), "Pazar: Bir Ticaret Masalı" (Ben Hopkins), "Başka Semtin Çocukları" (Aydın Bulut), "Dilber'in Sekiz Günü" (Cemal Şan), "Mommo" (Atalay Taşdiken), "Hayat Var" (Reha Erdem), "Güneşi Gördüm" (Mahsun Kırmızıgül), "Milyoner" (Danny Boyle).
http://www.sinema.com/makale/1-7586/altyazi-nin-nisan-sayisinda-istanbul-film-festivali-senligi
6 Nisan 2009 Pazartesi
İşte Yeni Freddy!
(6 Nisan 2009) A Nightmare on Elm Street serisi yeniden başlıyor. Korku sinemasının en sıkı serileri arasında bulunan "Elm Sokağı Kabusu" bugünün teknolojisiyle yeniden çekiliyor.
Serinin korku figürü, kabus avcısı Freddy Krueger'ı kimin canlandıracağı da belli oldu. Usta oyuncu, ödüllü Jackie Earle Haley'nin maskeyi giyeceği açıklandı. Samuel Bayer projenin yönetmenliğini üstleniyor. Haley, en son Watchmen'de Rorshach olarak karşımıza gelmişti.
Hikaye aynı. Los Angeles'taki bir mahallede gençler tuhaf bir şekilde ölmeye başlarlar. Parmaklarında jilet keskinliğinde bıçaklar olan korkunç bir adamın bulunduğu kabuslar uyurken canlarını almaktadır. Rüyalardaki bu hayalet, yıllar önce çocuklarını öldürdüğü aileler tarafından linç edilen sapık Fred Krueger'dan başkası değildir. Freddy her nasılsa şimdi geri dönmüş, yeni yetmeleri bir bir rüyalarında öldürerek intikam almaktadır.
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13395
Bu Çalan Hangi Film?
(6 Nisan 2009) Memleketin sıkı sinema bloglarından Ters Ninja, bir festival gününü beraber noktalamak için çok özel bir davet yapıyor:
"9 Nisan akşamı Baykuş Cihangir‘de Landlord’un çalacağı film müzikleri eşliğinde (araya başka şeyler de illa ki sızacaktır) eğlenmece, muhabbet, hangi müziğin hangi filmden olduğunu bulmaca..."
Geceye film müziklerinin ağırlığını koyacağı söylense de, kulakların her türlü sürprize açık olması gerektiği de özellikle belirtilmiş.
Başlangıç:
09 Nisan 2009 Perşembe, 21:00
Bitiş:
10 Nisan 2009 Cuma, 02:00
Yer:
BAYKUŞ CİHANGİR
Cihangir Caddesi 35/B Cihangir İstanbul
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13393
Festivalde Sürpriz Filmler
(5 Nisan 2009) Festivalin sürpriz filmi Upuzuuun Bir Hürriyet Yolculuğu, 14 Nisan Salı, saat: 21.30, Pera Müzesi Salonu'nda gösterilecek.
Yönetmen Mehmet Binay ve Ani King Underwood’un “Upuzuuun Bir Hürriyet Yolculuğu” adlı filmi, Hürriyet Gazetesi’nin 2008’de Devlet Demiryolları ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ve yaklaşık 100 kişinin görev aldığı “İnsan Hakları” temalı tren seyahatini anlatıyor.
45 günde 70 saatlik görüntü çekilerek hazırlanan filmde projenin stratejik ortakları olan Uluslararası Af Örgütü’nün atölye çalışmaları, Akbank Sanat Çocuk Tiyatrosu’nun tiyatro gösterileri ve diğer etkinliklerle insan haklarının 7‘den 70‘e Türk insanına nasıl anlatıldığı gözler önüne seriliyor.
Halkla yapılan sohbet toplantılarında uzmanlarla birlikte Türkiye’nin sorunları konuşuluyor. Kırk beş gün boyunca, her gün başka bir ilde toplam yüz bini aşkın insanla buluşan bu tren yolculuğu, Türkiye’nin insan haklarında nerede olduğunu vurgulaması açısından önem taşıyor.
Ayrıca, Mamut'a ek seans konuldu. 6 Nisan Pazartesi, saat 19.00, Emek sinemasında yapılacak.
“Daima Lilya” ve “Yüreğimde Bir Delik” filmlerinin İsveçli yönetmeni Lukas Moodysson’ın yıldız isimlerin rol aldığı yüksek bütçeli filmi “Mamut”, Festivalin Akbank Galaları bölümünde yer alıyor.
Yönetmenin ilk İngilizce filmi olan “Mamut”, New York’ta varlıklı bir yaşam süren bir aile, küçük kızları ve Filipinli bakıcılarının hayatını izliyor. Üç farklı kıtada, üç yıla yakın bir sürede çekilen “Mamut”un başrollerinde Gael Garcia Bernal ve Michelle Williams oynuyor.
***
Festival boyunca ayrıca ünlü yönetmen ve oyuncular, kendi filmlerinin gösterimleri öncesi sinemada izleyicilerle buluşup sohbet edecekler, gösterimlerin ardından izleyicilerin sorularını cevaplayacaklar. Yönetmen ve oyuncularının katılımıyla gerçekleşecek 37 filmin gösterimleri için festival kitapçık ve çizelgelerindeki yıldızlı filmlere dikkat…
Festivaldeki Sunumlar
4 Nisan Cumartesi günü saat 13.30’da Emek Sineması’nda Hoş Geldiniz / Welcome filminin başrol oyuncuları Derya Ayverdi ve Fırat Ayverdi;
5 Nisan Pazar günü;
saat 19.00’da Emek Sineması’nda Kadının Fendi / A Woman’s Way filminin yönetmeni Panos H. Koutras;
saat 21.30’da Yeni Rüya Sineması’nda Control Alt Delete’in yönetmeni Cameron Labine
6 Nisan Pazartesi günü;
saat 16.00’da Atlas Sineması’nda Absurdistan filminin yönetmeni Veit Helmer;
saat 21.30’da Yeni Rüya Sineması’nda Ziyaretçi / The Visitor filminin yönetmeni Jukka-Pekka Valkeapaa;
saat 21.30’da Beyoğlu Sineması’nda Inti Ilimani, Bulutların Şarkı Söylediği Yerde filminin yönetmenlerinden Francesco Cordio sinemaseverle buluşacak.
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13388
Festivalist
(3 Nisan 2009) Uluslararası İstanbul Film Festivali'ni geçen sene olduğu gibi online olarak takip edebileceğiniz Akbank’ın katkılarıyla hazırlanan e-gazete "Festivalist" yayına başladı.
“İstanbul Film Festivali Gazetesi” Festivalist, Akbank'ın katkılarıyla e-gazete formatında internet üzerinden yayınlanıyor. Festival takipçileri Akbank sponsorluğunda gerçekleşen 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali hakkındaki her türlü gelişmeyi, söyleşileri, sinema yazarlarının öneri, görüş ve eleştirilerini www.festivalist.com'dan takip edebilirler.
Beyazperde'nin festival önerilerini de festival boyunca her gün güncelleyeceğimiz "Günün Filmi" bölümünde bulabilirsiniz!
http://beyazperde.mynet.com/haber.asp?id=13377